Yalnız El

"Müsaade etmeyeceğim bu zalim kadere, insanlara ve dünyanın bana karşı davranışlarına". Ben her okul günü, yolda karşılaşırsak ne yaparım diye düşünürken, sen öylesine bir selam verir geçerdin karşı kaldırımdan. Öylesine bir günde, öylesine olmayan hayaller kurarken seninle. Birden koluma girdin. "Nereye?" diye sorduğunda, cinayet işlemiş bir suçlu, idam edilmeden önce son dileğini söyleyen mahkum gibi, açıklamak istedim sana karşı olan hislerimi. Elimde olsa bir hatırlayabilsem öldürdüğüm cesaretimin mezarını, yeminle söylerdim yerini, verirdim bütün delilleri eline. Şu an yapamadığım gibi. Okula gideceğimiz belli değilmiş gibi bakardın yüzüme, aptal gibi cevap vermedim gözlerine. Yaşam anlamsız, aşksız, kalemsiz, kağıtsız ve sensiz... Sen o okul günü intihar edeceğini söyleseydin bana, ben söylerdim o yolda, isim bulurduk birbirimizden gizlediğimiz aşkımıza. O günden sonra her sabah kalktığımda elim titrer durur ve bir şey yazmaya çalışır düşüncelerim kağıda. Serdar tam olarak bunları yazmıştı bir kış sabahı kağıda ve asmıştı boynundaki ipin arasına. O günden sonra hiçbir sabah öyle umutlu ve heyecanlı geçmemişti. Belki de sabahlar yüzündendir bütün bu başına gelenler... Sabah kalkıp paçavralarını düzelttikten sonra indi koşarak aşağıya. Karşı kaldırımdaki binaya baktı ve tek elini salladı yıkılmakta olan binaya. Sol kolunu Aişe intihar ettiğinde kesmişti, iyi kesmeyen bir bıçakla. O kestiği kol ise Aişe'nin girdiği koluydu, yıkılan bina da onun oturduğu bina. Yola koyuldu selamından sonra bütün her şeyin yerine Aişe'yi koymak için yürüdü nalburcuya. Bir adet ip alacaktı (Silah ve siyanür alacak parası olmadığı için ip en güzel çözümdü). Yüksekten korktuğu için bir yere çıkıp orada bayılmaktan, yarı yolda vazgeçmekten korktuğu için hiç düşünmedi bile, ip en sağlamıydı. Serdar sabah 07.00'ye alarmını kurup bekledi bekledi ama bir türlü zaman ilerlemiyordu. Dayanamadı. Saat 06:25'i gösteriyordu. Sandalyenin yere düşüş sesi yirmi yıla mal olmuştu o sabah. Serdar artık Aişe'ye hiç olmadığı kadar yakındı. Aişe, o gün Serdar sorusuna cevap vermediği için sinirlenmiş, üstelik Serdar yolda kolunu Aişe'nin kolundan çektiği için sabah saat yedide intihar etmişti. Serdar yolda kolunu kolundan çektiğinde bunu en büyük ve en hüzünlü ayrılık olarak görmüştü. Kolların ayrılmasından öte, kalplerin ayrı olduğunu düşünmüştü. Dünya bu kadar acımasızdı işte. Serdar'ın tek eliydi aslında bütün mesele. Ya sevdiğin de seni seviyorsa? Ya ikinizde aslında ikiniz için ağlıyorsanız o gecenin, o dipsiz karanlık ışığında? O zaman yazık değil mi yalnızlıktan ölen ellerinize.
Hands by Tony Belobrajdic 2020
                                                                         


 




Yorumlar

Popüler Yayınlar